Ansiklopedisever bi çocuktum ben. Bulvar, Tercüman (eski ve gerçek Tercüman) ve Milliyet gazetelerinin verdiği ansiklopediler bana yetmez olunca babam güzel bir yatırım yapıp 30-40 ciltlik Ana Britannica'yı almıştı taksitle. Diğer tüm ansiklopedileri dağıtmış olsak da ABlar hala salon süsü olarak duruyorlar, merak ediyorum onlara ne olacak... Günün birinde merakını Google'dan değil de ansiklopedilerden gidermeye çalışacak mı çocuklarımız? Tek kanallı yıllar için o ansiklopediler benim için biraz tarihi magazin, biraz masaldılar sanırım. O sayfalardan, o hayatlardan aldığım tarifsiz hazzı bugünlerde tarihi film ve dizilerde buluyorum.
Örneğin Victoria dönemi İngiltere'sinin etiketli aşklarını ve hiyerarşili sosyal yapısını aşk soslu görmek için BBC'nin Pride and Prejudice (Gurur ve Önyargı) uyarlamasını izlemek gerek. 8. Henry dönemi ve İngiliz kilisesinin Vatikan'dan nasıl ayrıldığını anlamak için Masterpiece Theatre'dan Henry VIII. Augustus sonrası Roma tarihi için I, Claudius (Ben, Claudius), Augustus'un tahta çıkışına kadarki dönem için HBO dizisi Rome (Roma - yani bunu da boş geçmeyeyim dedim)... İşin ilginç tarafı yönetmen ve yapımcılar bazı noktalarda kafalarına göre yazsalar da tarihi, bu dönemlerle günümüzün konuları arasında her zaman paralellikler var. Belki açıktan açığa sosyal statü hesapları yapılmıyor olası evlilikler öncesi, ama yine de insanların aklında davulun dengi dengine çalıp çalmadığı :) Roma'da İngiliz İngilizcesi konuşulmadığına şüphe yok, ancak o zaman da bugün gibi en iyi yönetim şekli tartışılıyor. Hatta orjinal Sezar ve veliahtı Augustus Sezar ülkelerini geliştirmek için tiranlıklarını ilan ederken, Brütüs ve yandaşları cumhuriyet ve demokrasiye (bugünkü anlamıyla değil tabii ki, oy hakkı sadece soylu ve özgür erkeklerin) dönmeye çalışıyorlar. Tabii aşklar, entrikalar, birbirinin kuyusunu kazmalar her yanda...
Bu teletarihe sardırma durumunun en son örneği Showtime'ın The Tudors dizisi. Yalnız sanatsal ''yorum'' abarmış durumda. Genç kitleleri çekme amacıyla kırk yıllık şişman ve kızılşın 8. Henry birden yakışıklı ve sırım gibi bir İrlandalı'ya dönüşmüş (bkz. Match Point'ten Jonathan Rhys Meyers). Bir de Roma dizisinden bile öteye gitmeye niyetli yetişkinlere yönelik sahneler (ben leb diyeyim sen leblebi anla değerli okuyucu). Tamam, Elizabeth the Virgin (Bakire)'in lakabı evlenmemesinden geliyor sadece ve evet saraydaki ilişkilerin bu boyutu da var, ancak sözkonusu ilişkilerin bu kadar aleni yaşanmadığından da eminim. Bu yorumların son örneği ünlü Peloponez savaşını konu alan 300 filmi. Ansiklopedilerden farklı olarak tele veya bu durumda sinetarih ciddi bazı ekonomik çıkarların üzerine inşa ediliyor. Eh, Irak savaşı sırasında da kitleleri çekmenin en kolay yolu bol özgürlük ve demokrasi salatası sürmek ortaya. Spartalı özgürlük savaşçılarına karşı Perslerin köle orduları... Bu görsel şenlik yer yer pek bi hoş olsa da insan sürekli bir CNN altyazısı istiyor beyazperdede:''Bu fikirlerin 20. yy özgürlük ve demokrasisiyle ilgisi yoktur, bu dönem Persleri Zoroastrandırlar (tek tanrılı ama İslamöncesi bir din), ve Spartalılar aslında çıplak dövüşürdü, vs vs...''
Kuşkusuz ansiklopedi maddeleri de yorumsuz ve genelgeçer gerçekler değil, ama en azından ilgili maddeleri ayrı ayrı okuma ve de daha önemlisi ''okuma'' lüksünüz var. Tarih konulu görsel yapımlardaysa okuma süzgeçinden geçmeden gözümüzün gördüklerine inanma eğilimindeyiz. Ne de olsa sinema toplu bir hipnoz hali gibi, iyi dediğimiz filmler o halde kendinizi kaybedip, içine girdiğiniz, gerçekliğine inandığınız yapımlar... Şu durumda belki de sadece BBC yapımlarını izlemeli ya da çocukların dimağlarını dünyanın yüzlerce yıl önce bazı yönleriyle aynı olduğu ama farksız olmadığı fikrine açmalı. Bir de belki kendi yorumumuzu eklemeli (hey gidi günler Kuruluş vardı, IV. Murad, Kurtuluş vardı... Sonra bi şarkıcı Hürrem Sultanı oynadı ve kirlendi dünya).
Örneğin Victoria dönemi İngiltere'sinin etiketli aşklarını ve hiyerarşili sosyal yapısını aşk soslu görmek için BBC'nin Pride and Prejudice (Gurur ve Önyargı) uyarlamasını izlemek gerek. 8. Henry dönemi ve İngiliz kilisesinin Vatikan'dan nasıl ayrıldığını anlamak için Masterpiece Theatre'dan Henry VIII. Augustus sonrası Roma tarihi için I, Claudius (Ben, Claudius), Augustus'un tahta çıkışına kadarki dönem için HBO dizisi Rome (Roma - yani bunu da boş geçmeyeyim dedim)... İşin ilginç tarafı yönetmen ve yapımcılar bazı noktalarda kafalarına göre yazsalar da tarihi, bu dönemlerle günümüzün konuları arasında her zaman paralellikler var. Belki açıktan açığa sosyal statü hesapları yapılmıyor olası evlilikler öncesi, ama yine de insanların aklında davulun dengi dengine çalıp çalmadığı :) Roma'da İngiliz İngilizcesi konuşulmadığına şüphe yok, ancak o zaman da bugün gibi en iyi yönetim şekli tartışılıyor. Hatta orjinal Sezar ve veliahtı Augustus Sezar ülkelerini geliştirmek için tiranlıklarını ilan ederken, Brütüs ve yandaşları cumhuriyet ve demokrasiye (bugünkü anlamıyla değil tabii ki, oy hakkı sadece soylu ve özgür erkeklerin) dönmeye çalışıyorlar. Tabii aşklar, entrikalar, birbirinin kuyusunu kazmalar her yanda...
Bu teletarihe sardırma durumunun en son örneği Showtime'ın The Tudors dizisi. Yalnız sanatsal ''yorum'' abarmış durumda. Genç kitleleri çekme amacıyla kırk yıllık şişman ve kızılşın 8. Henry birden yakışıklı ve sırım gibi bir İrlandalı'ya dönüşmüş (bkz. Match Point'ten Jonathan Rhys Meyers). Bir de Roma dizisinden bile öteye gitmeye niyetli yetişkinlere yönelik sahneler (ben leb diyeyim sen leblebi anla değerli okuyucu). Tamam, Elizabeth the Virgin (Bakire)'in lakabı evlenmemesinden geliyor sadece ve evet saraydaki ilişkilerin bu boyutu da var, ancak sözkonusu ilişkilerin bu kadar aleni yaşanmadığından da eminim. Bu yorumların son örneği ünlü Peloponez savaşını konu alan 300 filmi. Ansiklopedilerden farklı olarak tele veya bu durumda sinetarih ciddi bazı ekonomik çıkarların üzerine inşa ediliyor. Eh, Irak savaşı sırasında da kitleleri çekmenin en kolay yolu bol özgürlük ve demokrasi salatası sürmek ortaya. Spartalı özgürlük savaşçılarına karşı Perslerin köle orduları... Bu görsel şenlik yer yer pek bi hoş olsa da insan sürekli bir CNN altyazısı istiyor beyazperdede:''Bu fikirlerin 20. yy özgürlük ve demokrasisiyle ilgisi yoktur, bu dönem Persleri Zoroastrandırlar (tek tanrılı ama İslamöncesi bir din), ve Spartalılar aslında çıplak dövüşürdü, vs vs...''
Kuşkusuz ansiklopedi maddeleri de yorumsuz ve genelgeçer gerçekler değil, ama en azından ilgili maddeleri ayrı ayrı okuma ve de daha önemlisi ''okuma'' lüksünüz var. Tarih konulu görsel yapımlardaysa okuma süzgeçinden geçmeden gözümüzün gördüklerine inanma eğilimindeyiz. Ne de olsa sinema toplu bir hipnoz hali gibi, iyi dediğimiz filmler o halde kendinizi kaybedip, içine girdiğiniz, gerçekliğine inandığınız yapımlar... Şu durumda belki de sadece BBC yapımlarını izlemeli ya da çocukların dimağlarını dünyanın yüzlerce yıl önce bazı yönleriyle aynı olduğu ama farksız olmadığı fikrine açmalı. Bir de belki kendi yorumumuzu eklemeli (hey gidi günler Kuruluş vardı, IV. Murad, Kurtuluş vardı... Sonra bi şarkıcı Hürrem Sultanı oynadı ve kirlendi dünya).
Powered by ScribeFire.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder