Bir düşünceyi eksiksiz olarak anlatan kelime dizisi, lakırtı, kelam, laf, kavil.

17.4.07

Sol

Sol-sağ ayrımının Fransa'da nasıl da gelişigüzel bir oturma düzeniyle ortaya çıktığı anlatılır sık sık. Öykünün anafikri genelde kavramların içini dolduranların, onlara anlam yükleyenlerin biz olduğumuzdur (başladım -dırlı yargı cümlelerine, hayırlısı...). Eh bizi şekillendiren de içine doğduğumuz dönem, aile yapısı ve sosyal konum olduğuna göre sanki politik görüşlerimiz biz doğmadan belirlenmiş gibi. Bazı bazı sola kaymış zengin işadamı veya 180 derece dönmüş entellektüel masalları dinlesek de üç aşağı beş yukarı herkesin politik kalıpları belli. Belli olmayan ve herkesin iradesi dahilinde olansa kamplar arası sınırların yapaylığını sorgulayabilmek. Yani ''muhafazakarım ama kürtaj serbest olmalıdır'' veya ''örneğin de derim mesela da'' dediniz mi gri bölgedesiniz; kendi tanımladığınız bir politik kimliğiniz var, bravo ama feci şekilde yalnızsınız. Böyle ne Hanya ne Konya vaziyetinde olmak yorucu da olsa gizli ve mazoşist bir zevki de var. En azından ilginç oluyor hayat :)



Benim için sol ve sağ arasındaki farkı en güzel ortaya koyan örnek -her ne kadar Amerika'da tarihi olarak sol olmadığı iddia edilse de - Robert Kennedy ve Ronald Reagan'nın aynı soruya vedikleri farklı cevaplardır: Amerika'da tek birşeyi değiştirmek gerekse bu, ne olurdu? sorusuna Kennedy eğitim, sağlık, gelir dağılımı gibi konulardaki adaletsizliklerden bahsederek cevap verirken, Reagan çok daha kısa bir cevap vermiş, Allah'ın insanlara verdiği bireysel özgürlüğü en son noktasına getirmeye çalışırdım demiş. Bu noktada Can Dündar'ın yazısı geliyor aklıma. Dündar, mühendislik değil de Mülkiye kökenli Türk sağcılarının kendilerini eşitlikçi sol söyleme ne kadar da yakın gördüklerini anlatıyor yazısında (bu isimlerin birçoğu bugün iktidarda veya sağda güçlü isimler). Yani işin özü sınırlar çizilse de kamplar kurulsa da sağ, 1970lerden beri sol hareketle aynı damardan besleniyor, özellikle halkçılık, fırsat eşitliği, devletin vatandaşına karşı sorumlulukları, adil gelir dağılımı gibi konularda. Bugünkü ortamda safça gelse de sözlerim ben bu ortak damarın memleketteki bazı sorunların çözümünde önemli rol oynayabileceğini düşünüyorum. Bir de solcuların da sağdan öğrenecek çok şeylerinin olduğunu... Aşağıdaki paragraf 13 Nisan tarihli Cumhuriyet gazetesinin sol demokratik iktidar seçeneği oluşturmak için kaleme aldığı bir tür manifestodan. Altında Prof. Server Tanilli, Prof. Bilsay Kuruç, Prof. Veli Lök, Prof. Tuncer Bulutay, Prof. Erdoğan Soral, Prof. Muammer Sun, Prof. Necdet Adabağ, Güldal Mumcu, Nilüfer Kışlalı, Şengül Hablemitoğlu, Tuncay Özkan, Yılmaz Dağdeviren, Ataol Behramoğlu, Tarık Akan, Edip Akbayram, Rutkay Aziz, Nihat Behram gibi aydınların imzası var. Yalnız Emre Aköz'ün de belirttiği gibi bu tek cümle halkla solcular arasındaki sandık küskünlüğünü bir güzel özetliyor. Belki bazı sağ kanat politikacılarının kaba tabirleri hoş değil, belki Bush gibi olayı ''democracy gooood, terror baaaddd'' şeklinde Tarzancaya indirgemek de gerekmiyor, ama be solumun gülleri kısa cümleler kurmak lazım!



"Cumhuriyetin, tam bağımsızlığı, ulusal egemenliği, çağdaşlaşmayı ve laikleşmeyi içerip öngören kurucu felsefesine ve özgürlükçülüğü, çoğulculuğu ve katılımcılığı da aşarak günümüzde insan haklarına dayalılık ve insan merkezliliğine ulaşmış çağcıl yönetim felsefesi demokrasiye karşı, teokrasiye dönük, çağdışı ve din/dinsel merkezli bir yönetim felsefesi, cumhuriyet ve demokrasiyi savunan güçlerin aymazlığı, güç birliği, bağlaşma ve birleşik duruş bilincinden yoksunluğu ve askersel güçlerin Cumhuriyet Devrimi güçleri ile bağlaşıklıktan koparak 12 Mart 1971'den doğrultu düzeltmesi yaptığı 28 Şubat 1997'ye değin süren cumhuriyet ve demokrasiye karşı güçlerle bağlaşması ve belirleyici olarak da ABD emperyalizminin Türkiye için öngörüp planlayarak 12 Eylül 1980 askersel darbesi ile yürürlüğe koyduğu Yeşil Kuşak projesi, 12 Eylül despotik askersel diktatörlük güçlerinin bu proje uyarınca ülkemizdeki cumhuriyet ve demokrasi güçlerini bir daha toparlanamayacak biçimde dağıtarak, doğal bağlaşıkları dinsel ve feodal güçlerle bağlaşması sonrasında ve bugün Ilımlı İslam projesine dönüştürülmüş olarak iktidarı ele geçirmiş ve beş yıla yakın bir süredir iktidarda bulunmaktadır."



Powered by ScribeFire.

Hiç yorum yok:

Bir daha dünyaya gelsem MAC alırdım.

Hakkımda

Blog Arşivi